Blog

Ana Sayfa Blog

Öğrenmek İçin Unutmak

0

Yeniden Öğrenmek için Unutmak, ilginç geliyor değil mi ? Zihinde yenilere yer açmak lazım hazır olmak lazım.

Anne babalara büyük iş düşüyor. Bir yandan kendi bildiklerini bırakıp yeniyi kucaklayacaklar, diğer yandan da bu alışkanlığı çocuklarına kazandıracaklar.

Hızla değişen bir dünyada yaşadığımızı söyleyip duruyoruz. Uzmanlar, öğrencilerin öğrendiklerinin büyük bir kısmını, bugün henüz var olmayan geleceğin işlerinde kullanamayacaklarını dile getiriyorlar. Geleceğin işleri derken 50-100 yıl sonrasından da bahsetmiyorlar. 10-15 yıl içinde bu bilgilerin çöpe dönüşeceği kanısındalar. Bu nedenle bizim için değişimin önündeki en büyük engel, bildiklerimiz olabilir.

Günlük hayatımızdan basit bir örnek vereyim; artık telefonla aramak yerine sosyal medya üzerinden mesajlaşarak haberleşiyoruz. Çevrenizde cep telefonlarını biraz beceriksizce de olsa kullanmaya çalışan ileri yaşlarda tanıdıklarınız vardır. Aslında devrin değiştiğini kabullenip çağa ayak uydurmaya çalıştıkları, bir anlamda eski bildiklerini bir kenara bırakıp yeniyi kucakladıkları için önlerinde saygıyla eğiliyorum.

Bu örnekten hareketle, hayatımızın her alanında, öğrendiklerimizi bir kenara bırakma fikrine açık olmalıyız. Hal böyleyken anne babalara çok iş düşüyor. Bir yandan kendi bildiklerini bırakıp yeniyi kucaklayacaklar, diğer yandan da bu alışkanlığı çocuklarına kazandıracaklar. Yani işin en zor tarafı onlarda. Yeniden öğrenmek için unutmaya herkesten önce başlayacaklar.

Tıpkı evinize yeni bir şeyler almak istediğinizde, eskileri göndermeniz gibi yeni bilgilere yer açmak için eskileri bir kenara bırakmanız gerekiyor. Aslında bildiklerimizi unutmaktan bahsetmiyorum. Bu konuda araştırma yapanlar öncelikle “unlearning”’in tanımının doğru yapılması gerektiğinin altını çiziyorlar. “Unlerarning”in tanımını da “önceden bildiklerimizin bize koyduğu sınırları kaldırmak” şeklinde yapmak gerekiyor. Yani bir adım geri atıp farklı açıdan bakabilmeyi, eski alışkanlıkları bırakabilmeyi kastediyorum. İşte buna “unlearning” deniyor. Yani önce öğreniyoruz, sonra gerekli olduğunda esnek davranıp öğrendiğimizi unutuyoruz ve ardından yeniden öğreniyoruz.

Evet, öğrendiğini unutmak yeni şeyler öğrenmeyi gerektirse de aslında “bilgi edinmek” değil de bildiklerimizi sorgulamak “unlearning” için gereken ilk adım. Bu süreç bildiklerimize eleştirisel olarak bakmamıza ve yaratıcı fikirler üretmemize de yardımcı oluyor.

Unutmak ve yeniye hazırlanmak

Bundan 15-20 sene önce çocuklara okuma yazma öğretmek için harflerin isimleri öğretilirdi. Oysa harfleri isimleri ile değil sesleri ile okuyoruz. Yani “abla” kelimesini okurken b harfini “be” değil “bı” olarak okuyoruz. Harflerin seslerini öğrenen çocuk, art arda sesleri söyleyince otomatik olarak kelimeyi okuyabiliyor. Bu basit örnek bile bildiklerimizi bir kenara koymanın eğitimde yaratacağı farkı çok net ortaya koyuyor.

“Yaratıcı fikirler için eski bildiklerini yok sayma” konusunu masaya yatıran Viyana Üniversitesinden Grisold ve Kaiser ile Chicago School of Professional Psycology’den Hafner’in 2017’de yayımladıkları makale(1) eski bildiklerini “dikkate almamanın” bireysel seviyede yaratıcılığı tetiklediğini ortaya koyuyor. Yaptıkları vaka çalışmalarından birinde Avusturya’da 17 ve 18 yaşlarındaki 31 öğrenci ve 2 öğretmenin davranışları incelenmiş. 12 öğrenci ve 2 öğretmenden oluşan birinci gruba, mevcut eğitim sistemini unutturacak ve zamanda yolculuk yapmış hissettirecek görsel ve işitsel unsurlar içeren bir dizi bilişsel uygulama yapılmış ve sonrasında 2020 yılına geldikleri söylenen deneklerden ideallerindeki okulu tanımlamaları istenmiş. İkinci gruptaki 17 kişiye ise böyle bir uygulamadan geçmeden ideal bir okul için bugün neleri değiştirecekleri sorulmuş. Yani cevaplarını bugünkü deneyimlerine dayandırmışlar. İkinci grup, mevcut sisteme bir şeyler ekleyerek iyileştirme yöntemleri bulurken ilk grup skype üzerinden eğitim gibi durumu toptan değiştirecek yaratıcı ve radikal fikirler üretebilmişler.

Ama insan “unut” deyince eski bilgilerini unutuvermiyor. O zaman yaratıcılığımızı eski bildiklerimizin gölgesi altında kalmayıp serpilip büyümesi için gerekli gün ışığına nasıl kavuşturabiliriz?

  • Ev ortamında “unlearning” sürecini başlatabilmek için öncelikle çocuklarınızın değiştirmesini istediğiniz bilgi ve davranışı anlamalarını sağlamalısınız. Neyi, neden değiştirmesi gerektiğini anlamadan bildiğini bir kenara bırakmak, kimse için mümkün olmaz.
  • Sizin için bilindik olanı bırakmalısınız ki alışık olmadığınız uygulamalara yer açabilesiniz. Bunu önce siz yaparsanız teknoloji çağına doğmuş çocuklarınız peşinizden büyük bir istekle gelecektir.
  • Merak öğretir. Çocuklarınızda merak uyandırarak yeniyi kucaklamalarını sağlayabilirsiniz.
  • Nereye varacağını bilmek her zaman yol göstericidir. Ulaşılabilir hedefler belirleyerek, çocuklarınızın bildiklerini bir kenara bırakıp ulaştıkları başarıyla motive olmalarını sağlayabilirsiniz.
  • Hedefiniz değişim yaratmaksa, bunu elbette tek başınıza yapamazsınız. Kendinizle başlamak ilk adım. Sonrasında çocukları, ev halkını, geniş aileyi, arkadaşlarınızı işin içine katmalısınız.
  • Çocukların yaratıcılıkların desteklemelisiniz. Arkadaşları ile birlikte çalışmalarını teşvik etmelisiniz. Anne baba olarak onlara  güvenmeli, yönergeler vermek yerine kendi yollarını bulmaları için rehberlik etmelisiniz.

Bilgi ve Bilgelik

Öğrenmek aslında kolay. Zor olan öğrendiğini bir kenara bırakabilmek, unutmak, alışkanlıklarından vazgeçebilmek. Zira yepyeni bir düşünme süreci oluşturmamız, alışık olmadığımız yeni metotları denememiz ve eskiye yepyeni bir bakış açısı ile bakmamız gerekiyor.

Taoizmin kurucusu kabul edilen Çinli filozof Lao Tzu’nun dediği gibi “Bilgiye ulaşmak için her gün bir şeyler ekleyin. Bilgeliğe ulaşmak için her gün bir şeylerden kurtulun”.

Kaynaklar:

  1. https://trainingindustry.com/articles/strategy-alignment-and-planning/unlearning-in-the-time-of-continuous-
  2. https://blog.logicearth.com/unlearning-is-the-new-learning
  3. https://indiadidac.org/2018/02/teachers-as-educators-should-learn-to-unlearn/
  4. http://florakamdar.blogspot.com/2013/11/education-learn-unlearn-relearn.html

Referans:

  1. https://www.researchgate.net/publication/317330238_Unlearning_before_Creating_new_Knowledge_A_Cognitive_Process

*Bu haber ebeveynus dergisinin Aralık 2019 sayısından alınmıştır. Dergi aboneliği için lütfen tıklayınız.

Pandemi döneminde öğrencilerde öz disiplin sağlamak

0

Pandemi Öğrencilerde öz disiplini sağlamak

Pandemi döneminde “Uzaktan eğitim çocuğuma çok uzak” endişesi taşıyorsanız…

Önce hepsi eğitime verilen bu zorunlu arayı bir tatil olarak gördü. Sabah erken kalkmayacakları, hafta içi okula hafta sonu kursa koşturmayacakları için sevindiler.  Hemen arkadaşlarla buluşma planları yapıldı. Ama sonra anne babaları onlara “çıkamazsın” dediler. Zira, toplu taşımayı kullanmaları, arkadaşlarıyla kalabalık gruplarda bir araya gelmeleri, AVM’ye ya da bir kafeye gitmeleri riskliydi. Bu durum ev kuşu olanların canına minnetti tabii, ama sosyal kelebek olanlar epey bir isyan ettiler, söylendiler. Onlar da durumun ciddiyetini anladıktan sonra, bugünlerde durumu kabullenmiş görünüyorlar.

Bu ilk haftayı evde çocuğu ile geçirenler için bu 1 hafta standart bir ara tatil gibiydi. Ancak esas: sınavımız bugün başladı: uzaktan eğitim. Normal zamanda, tüm öğrencilerin (ve belki ailelerin) hayali olan bu durum, şimdi gerçeğimiz haline gelince hepimizin aklında benzer sorular uyandırmıştı;

– Evden eğitim nasıl olacak?

– Çocuğum disiplinli olarak çalışabilecek mi?

– Bu yüz yüze eğitimin yerini tutar mı?

Hele ki LGS ya da üniversite sınavına hazırlananlar için bu konu daha da kritik ki bu konuya da Milli Eğitim Bakanlığı açıklık getirdi   ve sınavlarda sorular yüz yüze eğitim bölümlerinden olacak açıklamasını yaptı. İçinde bulunduğumuz bu zorlu günlerde bu açıklama bir nebze de olsa gönüllerimize su serti.

Öncelikle şunu söyleyeyim, Türkiye’de uzaktan eğitim altyapısına sahip olmamız büyük şans. Daha bugün, çocuğu Kanada’da lise sonda okuyan bir tanıdığımdan duydum; Kanada’da korona virüs sebebiyle okullar bu dönem için tamamen kapanmış. Önce uzaktan eğitim yapacaklarını söylemişler ama böyle bir altyapı olmadığı ve bu altyapıyı kurana kadar zaten okul dönemi sona ereceği için “herkesi geçireceğiz” deyip, dönemin sona erdiğini duyurmuşlar. Henüz herkesi neye göre ve kaç puanla geçirecekleri konusu açık değilmiş tabii, bu puana göre üniversite kabulü alacaklar ise gerginmiş. Bizim okulların da kapalı olma süresi uzayabilir. Ancak ne güzel ki çoğu özel okulun uzaktan eğitim için kendi iç düzenlemeleri var; olmayanlar ise eğitimlerine Milli Eğitim Bakanlığı’nın Eğitim Bilişim Ağı (EBA) sistemiyle hem online olarak hem de TRT okul kanalından devam edecekler.

Kabul edelim onlar dijital bir kuşak. İletişimi online kurmaya, bilgiyi dijital olarak almaya alışık ve aşinalar. İş bu dijital becerileri kullanmaya gelince, hepsinin farklı görüşleri var. Görüştüğüm öğrencilerim, eşin dostun arkadaşın çocuklarıyla yaptığım sohbetlerden gördüm ki bilinçli bir neslimiz var ama sorumluluğu paylaşabilmek istiyorlar. Belki de o yaşlarda normal olan da bu. Gençlerimiz yüz yüze eğitimi, arkadaşlarıyla birlikte olmayı tercih etseler de geçtiğimiz bu kritik dönemde toplum açısından bir araya gelmemek gerekiyorsa alınan uzaktan eğitim kararının doğru olduğunu düşünüyorlar. Ama maalesef hepsi aynı sorumluluğa ve disipline sahip değiller. Bu yüzden de okula gittiklerinde ödev yapmayanlar birlikte bu sorumluluğu üstlenebilirken (yani ben yapmadım ama o da yapmamış mantığı) şimdi iş başa düşmüş durumda.

Dolayısıyla, belli bir disiplini oturtup uzaktan eğitimden verim alabilmek için siz velilerin desteğine ihtiyaçları olanlar olacak. Yani esas sorunumuz onların öz disiplinlerini sağlayabilmek.

Çocuğunuz, ne yapacağımı bilemiyorum, aklımı veremiyorum gibi endişelerini sizinle paylaştıysa aşağıda sıraladığım destekleri vermeyi deneyebilirsiniz:

Pandemi döneminden öğrencilerde öz disiplin sağlamak

  1. Zihnini hazırlayın: Başlamadan önce çocuklarınızı zihnen okulun, öğrenme sürecinin devam ettiğine hazırlayın. Bu konuda konusun farklı ve yeni olabilecek şeyler hakkında meraklarını besleyin. Bu durumun sizler içinde zor olacağını anlıyorum ancak şu anda onların tek destek kaynağı sizlersiniz. Unutmayın neye odaklanırsanız onu büyütürsünüz.  Odağınızı yapabileceklerine çevirin.
  1. Hazır olmayı Beklemeyin: Odak noktanızı yapabileceğine, ders zamanı geldiğinde masaya bilgisayarın, televizyonun karşına oturabileceğine çevirin. Zamanı gelince oturması için hazır olmasını beklemeyin, hiçbir zaman hazır olmayabilir sadece oturması ve ilk günlerde dinlemesi yeterli olacaktır.
  1. Günlük bir rutin oluşturun: Çoğu özel okulun dersleri senkron ve asenkron olarak başladı. İlk güne özel yoğunluk kaynaklı problemler olsa da zaman içinde bunlar düzelecektir. Bu sistemde başlama ve bitiş saatleri zaten belirli ve programlanmış olduğu için öğrencilere nispeten daha az sorumluluk düşüyor. Keza EBA için de ders zili de 23 Mart Pazartesi günü çaldı.Bazı okullarda ise canlı ders yerine, öğrenciye çalışacağı içerikler ve bununla ilgili ödevler gün gün veriliyor.
    Öğrenciye esneklik tanıyan bu gibi durumlarda öz disiplin sağlayamayan öğrenciler problem yaşıyorlar. Çocuğumuz bu konuda başlarda elbette zorlanabilir. Çünkü aşina ve alışık olmadığımız şeylere başlamaktan korkar, erteleriz. Erteledikçe bunlar birikir, bu sefer bitmeyeceği korkusuyla daha da erteleriz. Çocuğunuzun bu döngüye girmemesi için, onu kendisi için günlük hatta haftalık bir ders bir programı oluşturmaya teşvik edebilir, aynı okul döneminde olduğu gibi bir rutin oluşturması için destek verebilirsiniz. Örneğin, sabah belli bir saate kalksın, pijamalarını çıkarsın, kahvaltısını etsin ve dersinin başına geçsin. Sınırların çizilmiş olması onu rahatlatacaktır. Bu tıpkı biz yetişkinlerin evden çalışmaya başladığı ilk zamanlarda yaptığımız gibi.  Mutlaka bu rutin programı görebileceği bir yere asın ve mümkünse büyük bir alan olsun
  1. Özel çalışma alanı belirleyin Bugünlerde altında eşofman üstünde kravat görüntülü toplantı yapan iş adamlarının, çocuğunun elini ağzını bağlayıp iş görüşmesi yapan iş kadınlarının görüntüleri dolaşıyor. Bu çocuğunuz için de böyle. Diyeceksiniz ki, onun zaten bir odası var, kapanır çalışır. Her ne kadar çocuğunuzun özel bir odası olsa da içeriden gelen gürültüler, dersten daha cazip olabilecek televizyon ya da müzik sesi, içeriye birden dalıveren küçük kardeş onun konsantrasyonunu da motivasyonunu da götürecektir. Bu sebeple onun çalışma saati, hepinizin sessizlik içinde çalışma saati olabilir. Ayrıca öncesinde odasından ya da çalışma için ayrılan mekanda internetin iyi çektiğini, ders için gereken kitap, defter ve kırtasiye malzemelerinin hazır olduğunu kontrol etmenizde de fayda var.
  2. Gözden ırak olan gönülden de ırak olur: Bu düşünceyi hep koruyun ve ders saati ders, oyun saati oyun aynı okuldaki gibi, telefon, tablet, playstation ya da dikkatlerini dağıtacak şeyleri ders saatlerinde okuldaki gibi bir kenara bırakması gerektiğini hatırlatın.
  3. Not alma teknikleri hatırlatın: Ders sırasında not almak hem odaklanmasına yardımcı olacak hem de daha sonra notların üstünden geçerek tekrar edip pekiştirmesini sağlayacak yöntemleri hatırlatın bunun için örneğin kavram haritası, zihin haritası, şekillerle çalışma, renk kodları kullanın
  4. Ödevler ve projeleri planlayın: Okulun ödevlerini ve teslim tarihlerini takip etmek ve bunları planlamak için farklı bir ajanda tutabilir. Böylece bu takvime göre önceliklendirmeyi de rahatlıkla yapabilir, uzun soluklu ödevler için zaman planı oluşturabilir. Önceliklendirme için Einsenhover matrisini kullanın
  5. Pomodoro tekniğini kullanın: Öz disiplin sağlama konusunda zorlanan öğrenciler için çalışma süresi çok önemlidir. Çalışma süresini 25 dakika ile sınırlayan pomodoro tekniği bu anlamda çok kullanışlı  her 25 dk da bir 5 dakika mola mantığı üzerine çalışır Tek bir oturuşta her şeyi yapmaya çalışmak hem gerçekçi olmayacak, hem de enerjisini çabuk tüketmesine sebep olacaktır. Bu sebeple bir dersi ne kadar sürede bitirebileceğine karar vermek ve sonra konuları bölümlere ayırmak ve kaç pomodoro (1 pomodoro_ 25 dakika) süreceğine karar vermek, her bir pomodorodan sonra mutlaka mola vermek şart aynı okuldaki teneffüsler gibi tekrar şarj olmasını sağlayacaktır.  Teneffüs şart unutmayın!

Tüm bunlara rağmen gençlerimiz sorumluluklarını yapmamak için bahaneler üretebilir. Hatta bunun sebebi mevcut süreçle ilgili kaygısından da olabilir. Bahanelerin üstesinden gelip çalışmaya başlamak için basit bir önerim var: “beynini hack’lemek için 5 dakika” kuralı. O masanın başına oturmak, o ödevi yapmak istemiyorsa sadece 5 dakika yapmak için başlasın. 5 dakika boyunca yapılan bir işe beynimiz otomatik olarak kanacak ve 5 dakikadan daha fazla yapacaktır. Belki de onun için “başlanmış işi bitmiş iştir,” diyoruzdur.

Şu anda çok istisnai bir durumla karşı karşıya olduğumuzu unutmamak gerekir. Bu yüzden standart eğitim öğretim şeklimizin devam etmesini beklemek doğru olmaz. EBA’da dersler başlamadan Milli Eğitim Bakanı bu dönemin yüz yüze eğitime geçene kadar öğrencilerin öz disiplin ve sorumluluk edinmesi için bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini, bu dönemde eğitim ve öğretimden kopmamak, bilgileri taze tutmak için bir dönem olduğunu hatırlattı. Şu anda sahip olmamız gereken bakış açısı tam da bu. Online eğitimde alacakları akademik bilgi her zaman farklı yollardan telafi edilebilir. Eğer anne-baba olarak bu dönemin öğrencinin öz disiplin, kendi kendine yetme gibi hayat becerilerini kazanması için bir fırsat olarak görebilirsek, bu dönemi huzurlu biçimde geçirdiğimiz gibi verimli de kılabiliriz.

      #EvdekalTürkiye

Kaynaklar:

  1. https://www.schools.com/articles/five-self-discipline-tips-online-students.html
  2. https://www.chartercollege.edu/news-hub/why-self-discipline-key-success-online-courses
  3. https://www.forbes.com/sites/jennifercohen/2014/06/18/5-proven-methods-for-gaining-self-discipline/#ab1057f3c9f8
  4. https://edugage.com/self-discipline-tips-for-students-that-works/
  5. https://www.uopeople.edu/blog/self-discipline-for-students/

Öğrenci Koçluğu Sertifikaları MEB Onaylı mı ?

0

Koçluk Sertifikaları MEB Onaylı mı ? İşte en çok karşılaştığımız sorulardan biri daha…

İster Öğrenci Koçluğu olsun , ister yaşam koçluğu olsun ister, Profesyonel Koçluk olsun ister kariyer koçluğu yada başına hangi kelimeyi koyarsanız koyun arkasından gelen koçluk kelimesi ile oluşturacağınız herhangi bir alanla ilgili alacağınız hiç bir sertifika Milli Eğitim bakanlığı onaylı değildir. Öncelik bunu bilerek bu doğrultuda koçluk   hakkında araştırma yapmak gerek.

Meb Onaylı Öğrenci Koçluğu
Meb Onaylı Öğrenci Koçluğu

Koçluk eğitimlerini onaylayan başka bir ifade ile akredite eden bir kaç kurum var.

Bunlar;

  • (ICF) Uluslararası Koçluk Federasyonu ki 3 ayrı statüde eğitim programlarını akredite eder
  • (EMCC) Avrupa Koçlar ve mentorler Birliği 2 ayrı statüde eğitimleri akredite eder
  • (AC )Koçluk Derneği 4 farklı statüde eğitimleri akredite eder

Bunların dışında da eğitimleri akredite eden kurunlar olsa da Türkiye ‘de en çok bu 3 kurumun akredite ettiği eğitimleri bulabilirsiniz.

Eğitimlerin akreditasyonu ne demektir? Her kurumun kendi içinde bir etik çerçevesi ve temel yetkinlik ve yeterlilikleri vardır. Akredite program demek bu etik çerçeve, yetkinlik ve yeterlilikler çerçevesinde hazırlanmış program demektir. Bu üç kurumun etik çerçevede ve temel yetkinlik ve yeterlilikler konusunda ortak noktaları oldukça fazladır. Bu programlar tarafından akredite bir eğitim aldığınızda da dünyanın pek çok ülkesinde koçluk yapmanız mümkündür.

Koçluğun Türkiye’deki durumuna gelince neden acaba sürekli MEB onaylı bir sertifika soruluyor. Aslında burada şunu söylemek isterim . MEB onaylı sertifika özellikle Eğitim ve Öğrenci koçluğu alanında en çok sorulan sorulardan biri. Çünkü Öğrenci Koçlarının sadece MEB e bağlı kurumlarda çalışacağı düşünülüyor. Koçluk serbest çalışabileceğiniz meslek ( meslek diyorum çünkü Haziran 2013 den beri mesleki yeterlilik kurulunun belirlediği meslek standartlar doğrultusunda resmi olarak bir meslektir) olduğu gibi mevcut mesleğinize ekleyebileceğiniz bir iletişim becerisidir de aynı zamanda.

3 faklı tanımlama

Yeri gelmişken 3 farklı tanımlamanın da ne olduğu konusunda biraz değinmek isterim

  • Koç olmak
  • Koçluk Yapmak
  • Koçluk Becerilerini Kullanmak

Koç Olmak; Koç olmak uzun süreli bir eğitimdir. Minumum 60 saatlik eğitim sonrası girdiğiniz yazılı sözlü sınavlardan başarılı olduktan sonra profesyonel koç olmak için aday olabilirsiniz. Aday olabilirsiniz diyorum. Çünkü herkes koçluk eğitimi alabilir ama herkes koçluk yapamaz. Nasıl ki insanlar eğitim aldıkları alanlardaki mesleklerini yapmazlar koçlukta öyle olabilir. Eğitim aldınız bu koç olduğunuz anlamına gelmez. Bu konu her meslekte olduğu gibi emek, yürek ve zaman işidir. Hele de konunuz insan hele ki bu insan bir genç yada çocuksa daha da özenli olmanız gereken bir konudur .

Koç olmanız sizin her alanda koçluk yapabileceğiniz anlamına da gelmez. Koçlukta diğer mesleklerde olduğu gibi uzmanlaşabileceğiniz bir alandır. Örneğin doktorlar temelde sağlık konusunda pek çok konuyu bilir ve alanına da hakimdir. Ancak uzmanlık alanları vardır. Dahiliye; Cildiye, Kalp Hastalıkları, Göz , Kulak Burun Boğaz vb. Örneğin karnınız ağrıdığında göz doktoruna gitmezsiniz ama göz doktoru karnınızın genel olarak neden ağrıdığı konusunda bilgi sahibi olabilir, bu sizi kısa sürede sağlığınıza kavuşturacağı anlamına gelmez ve bu yüzden de karın bölgesi ile ilgili uzman bir doktor ararsınız. Koçlukta tıpkı böyledir. Nasıl ki yöneticilik becerileriniz ile ilgili bir değişiklik yapmak istiyorsanız spor konusunda uzmanlaşmış bir koça gitmeyeceğiniz gibi eğitim ve öğrenme konusunda akademik olarak değişiklik yapmak istediğinizde bir yönetici koçuna gitmezsiniz. Ne istediğinizi bilmek ve bu konuda araştırma yapmak kime gideceğiniz ya da hangi eğitimi alacağınız konusunda size yok gösterecektir.

Koçluk yapmak: Önceden planlanmış bir ilişki doğrultusunda iki insan arasında bir hedefe doğru giderken değişim yaratmak amacıyla dinleme, soru sorma, geri bildirim, nasıl olacağını kavrama, teşvik ve takdir etme, cesaretlendirme ve güçlendirme vb. gibi tüm etkileşimleri tanımlamak için kullanılır.

Koçluk Becerilerini Kullanmak:  Kişilerin mevcut mesleklerinde , işlerinde koçluk becerilerini ve yetkinliklerini kullanmasını ifade eder. Öğretmenin koçluk iletişim tarzını kullanması, Bir insan kaynakları uzmanın kullanması, bir yöneticinin kullanması gibi

Kısaca özetlersem Koç olmak istiyorsanız uzun soluklu emek yürek ve cesaret isteyen bir yola girmeye hazır olmanız, koçluk yapmak istiyorsanız bu işe gönül vermeniz ve koçluk becerilerini hayatınızın bir alanında kullanmak istiyorsanız bu mesleğe ve kendinize inanmanız gerekir.

Koçluk Nedir? Nasıl Tanımlanır?

0

Koçluk nedir sorusunu  ICF şöyle cepalıyor: “Müşterilerle, kişisel ve profesyonel potansiyellerini en üst düzeye çıkarmaları için ilham veren, düşündürücü ve yaratıcı bir süreçte ortaklık olarak tanımlar.

Profesyonel koçlar, müşterilerin kişisel ve profesyonel yaşamlarında tatmin edici sonuçlar elde etmelerine yardımcı olmak için tasarlanmış, sürekli bir ortaklık oluşturur. Profesyonel bir koç, insanların performanslarını iyileştirmelerine ve yaşam kalitelerini artırmalarına destek olur.

Koçlar, her bir müşterinin ihtiyaçlarına yönelik yaklaşımlarını dinlemek, gözlemlemek ve kişiselleştirmek için eğitilmişlerdir. Müşterinin kendi çözüm ve stratejilerini ortaya çıkarmasına çalışırlar. Müşterinin doğal olarak yaratıcı ve becerikli olduğuna inanırlar. Koçun işi, müşterinin halihazırda sahip olduğu becerileri, kaynakları ve yaratıcılığı geliştirmek için destek sağlamaktır. ”

DEHB koçluğu:

“DEHB Koçluğu, koç ve danışanın müşterinin hedeflerini belirlemek ve danışanın bu hedeflere ve tam potansiyele ulaşması için ardından öz farkındalığı, sistemleri ve stratejileri- gerekli becerileri- geliştirmek için birlikte çalıştıkları işbirlikçi, destekleyici, hedef odaklı bir süreçtir[1].

DEHB koçluğu, hem yaşam koçluğunun hem de DEHB koçluğunun ideallerini ve temel yetkinliklerini kapsar. Bu yaklaşım, müşterileri yaratıcı ve becerikli bireyler olarak onurlandırırken, DEHB / Yİ (yürütme işlevi zorlukları) olan müşteriler için başarı yaratma yolunda gereken yapı ve stratejileri sağlar. DEHB koçluğunda, müşterilerimizi daha çok sorumlu tutarız ve genellikle genel yaşam koçluğundan daha sık temasa ve  plana sahibizdir. DEHB / Yİ olan müşteriler ile buluşmak haftada en az bir kez gerçekleşir ve bu, birçok yaşam koçluğu veya yönetici koçluk programında olduğundan daha sıktır. DEHB / Yİ’li müşterilerin, güçlü alışkanlıklar oluşturmak için gereken tutarlılığı sıklıkla bozan yaygın “gözden uzak, akıl dışı” tuzağından kaçınmalarına destek olmak için kontrolleri sürece entegre ederiz.

Koçluk:

  • Eylem ve gelecek odaklıdır. DEHB / Yİ olan bireyler anı yaşama eğilimindedir, bu nedenle koçlukta günlük seçimlerle gelecekteki hedeflerin yörüngesi arasında güçlü bağlantılar kurmak için yapılan çalışmalar değerlidir.
  • Bu bilişsel becerileri geliştiren danışanlar, kendi kendilerine daha kararlı hale gelirler ve hayatlarının sonucunu seçme konusunda güçlenirler.
  • Müşterileri, zorluklardan öğrenme ve başarılarından gurur duyma ve sahiplenme becerilerini geliştiren gerçeklik perspektiflerini değiştirmede desteklemek bilişsel becerileri güçlendirirken yönlendirici olmaktan daha çok destekleyicidir.

Koçluk, genel yaşam memnuniyetini artırmada ve hem kişisel hem de profesyonel olarak tatmin edici sonuçlar yaratmada inanılmaz derecede güçlü bir yöntemdir.

Siz de bir koçluk kariyerine hazırsanız. Gençler ve Öğrenciler için Profesyonel Koçluk ve Eğitim ve Öğrenci Koçluğu hakkında daha fazla ayrıntıyı öğrenin. Geçen yüzyılın en çok teşhis edilen ve hastalık olarak tanımlanan DEHB yi, yine geçen yılın en çok tercih edilen beceri seti ile eşleştirin. Gençler ve Öğrenciler için Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Koçluğu  ile  gençlere destek olun. Öğretmenseniz Okullar da öğretmenler için özel olarak tasarlanan  Öğretmenler için Koçluk Becerileri eğitimlerinin ayrıntılarına bir göz atın.

[1] Sarah Wright ADHD Coaching Matters: The Definitive Guide. Pg. 22

Öğrenci Koçluğu Nedir?

0

Öğrenci Koçluğu Nedir? Öğrenci Koçluğu 13-24 yaş arasındaki gençler için gerçekleştirmek istedikleri hedeflerine odaklanan ve bu odaklanma sürecinde elde ettikleri sıra dışı farkındalıkları hayata geçirdikleri interaktif bir süreçtir.

Başka bir ifadeyle öğrenci koçluğunda gençler yapmak istediklerini yaparlar ve bu yaptıkları onları adım adım hedeflerine götürür. Kararlar alırlar ve kendi geleceklerinin yaratmak için eyleme geçerler, kendi hayatları hakkında sorumluluklar alırlar ve bu sorumluluğu almaya bizzat kendileri gönüllü olur. Hiç kimsenin herhangi bir zorlaması olmadan kendi istekleri ile tüm bunları yaparlar.

Öğrenci koçluğunda ilk ihtiyacı gençler , öğrenciler hissetse de bu destek ihtiyacını söylemek her zaman kolay olmuyor. Gerçekte onların hayatlarını kolaylaştırıcı bir süreç olan koçluğun ne olduğunu tam olarak anladıklarında bu destek ihtiyaçlarını daha fazla dile getirebiliyorlar. Bize düşen gençlere öğrencilere koçluğun tam olarak ne olduğunu ne fayda sağlayacağını bu süreçteki sorumluluklarını net biçimde anlatmaktır. Bu tanımı, açıklamayı yaparken gençlerin dilini kullanmak son derece önemlidir. Kendileri için en iyi olanı aramak, denemek ve bulmak için çalışan gençlerin önü açılmalı ve özellikle ergenlik döneminde kendi kararlarını verebilmeleri için cesaretlendirilmeli ve yapmak istedikleri için güçlendirilmelidir.

İşte öğrenci koçluğu tam da bunu yapar.

Gençlere hedeflerini gerçekleştirmek için;
  • Yapı
  • Strateji
  • Destek

sunar.

Bunu yaparken öğrenci koçları olarak iki şeye çok değer veririz gençleri güçlendirmek ve cesaretlendirmek.

Öğrenci Koçluğu ve Yaşam Koçluğu arasında nasıl bir fark vardır?

0

ICF; koçluğu, ‘Öğrencilerin, kişisel ve profesyonel potansiyellerini en üst düzeye çıkarmak için yaratıcı bir süreç ortak olarak tanımlar.’

Öğrenci Koçluğu, yaşam koçluğu ve öğrenci koçluğun ideallerini ve temel yetkinliklerini benimser. Bu yaklaşım, öğrencileri yaratıcı ve becerikli bireyler olarak kabul ederek, lise ve üniversite öğrencileri için başarı oluşturmak için gerekli yapıyı ve stratejileri sağlar.

Öğrenci Koçluğu ve Yaşam koçluğu arasında ki fark
Öğrenci Koçu

Öğrenci koçluğunda, öğrencilerimize daha fazla sorumluluk veririz ve genellikle genel yaşam koçluğundan daha sık temas eder ve sıkı bir plana oluştururuz. Lise ve Üniversite öğrencileri ile yapılan görüşmeler, haftada en az bir kez olmak üzere, çoğu yaşam koçluğu veya yönetici koçluğu programına göre daha sık gerçekleşir.

Öğrencilerimiz ile düzenli olarak yapılan kontrol protokolü -ki bu bizzat öğrencinin talebiyle yapılır- daha fazla yapı sağlar ve daha sık olmasını sağlamak için tasarlanmıştır. Bu sıklığın periyodu öğrenci ile belirlenir.

 

Öğrenci Koçu, öğrencinin plana uyup uymadığını kontrol etmez. Öğrenci Koçu, planın başarısını destekler ve izler.

Öğrenciler için koçluk hedefleri, mevcut yaşam alanlarına göre yetişkinlerden farklı olabilir. Akademik konular, lise ve üniversite öğrencilerinin çoğunun odak noktası olabilir. Sınıflara gitmek ve yeteneklerini en iyi şekilde göstermek öğrencinin ana işi olduğundan, gündemdeki ilk madde çoğu durumda akademiktir, derslerle ilgilidir.

Öğrencilere koçluk yaparken, en önemli husus, nasıl yolda kalacağız, sistemleri, koçluk araçlarını nasıl kullanacağımızdır. Başarılı olmak için, organize olmak ve motivasyonu yüksek tutup istekli olmak en önemli kriterdir. Öğrenci Koçluğunda öğrencilerin, gençlerin hedefleriyle ilgili olarak kendilerinin seçim yapmalarına olanak sağlarız ve onların kararlarını destekleriz.

Öğrenci koçluğu üzerine odaklanan araştırma henüz cok fazla değilken bile ilk veriler öğrenci başarısı üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. (Bettinger and Baker, 2011; Field et al., 2010).

Lise ve Üniversite Öğrencilerinde Başarı Sağlamak İçin:

  • Hesap verilebilirlik
  • Takdir etmek
  • İzin İstemek
  • Beyin fırtınası yapmak
  • Eylemi İletmek
  • Yeniden Çerçevelemek
  • İstemek
  • Öz Yönetim (kendi kendini yönetimle ilişkilendirilebilir)

en temeldeki koçluk becerileridir.

ŞİMDİNİN GENÇLERİNE, ESKİNİN GENÇLERİNDEN FİLM ÖNERİLERİ

0
[vc_custom_heading text=”ŞİMDİNİN GENÇLERİNE, ESKİNİN GENÇLERİNDEN FİLM ÖNERİLERİ” use_theme_fonts=”yes”]

Çocuklara iletişim zor, ergenlik dönemindeki gençlerle iletişim daha zordur derler. Ben pek öyle olduğunu  düşünmüyor olsam da, böyle düşünenlere biraz destek olacak  bir  öneride bulunmak  istiyorum: “Film izlemek” ve “üzerine fikir paylaşımında bulunmak”. Çocuklarınızla artık ayrı dünyalarınız olabilir! Bambaşka ilgi alanlarınız, boş vakitlerinizde yaptığını bambaşka aktiviteler olabilir. Ama “sanat” ortak paydanız olabilir, hele ki sinema!

Yazarken ya da okurken kolay görünebilir, öyle olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz emek ve yürek ister. Emek bölümüne ok derken, yürek bölümü biraz zorlayabilir ebeveyn olarak sizi. Zira gerçek düşünceleri paylaşmak ve olası sorulara cevap vermek gerek…
Bütün bunları nasıl yapabilirim diye soran ebeveynlerdenseniz filmleri izlemeye başlamadan  önce bir kitap önerisinde de bulunayım Kitabın adı  “Film Klubü”. Okul yok. İş yok. Sorumluluk yok. Sadece haftada üç film izlenecek! Oğlunun okulu bırakmasına, haftada birlikte üç film izlemek şartıyla izin veren bir babanın gerçek hikayesi. Yetişkinliğe giden yolda  sıra dışı  bir hikaye anlatıyor kitap . Filmler sayesinde hayattan konuşan bir baba-oğlun ilişkisinin ve oğlun değişimini anlatıyor kitap. İsterseniz önce kitabı okuyun, filmlerin değişim için ne denli güçlü bir araç olduğunu  fark  edip siz de  aşağıdaki filmler ile yola çıkın…
Geçenlerde Julia Roberts’ın vizyondaki filmi Mucize’ye (Wonder) gittim.

Auggie adındaki, yüzünde ciddi bir deformasyon olan çocuğun, okulda diğer çocuklara kendini kabul ettirme hikayesini anlatan, gerçek güzelliğin dışarıda değil içeride olduğunu anlatan harika bir film. Bir öğrenci koçu olarak, seyirciler arasında topluca gelen bir grup öğrenci ilgimi çekti. Ara verildiğinde anladım ki, Türkçe öğretmenleri eşliğinde topluca gelmişler ve filmi seyrettikten sonra üzerinde tartışacaklarmış. Biraz önce yukarıda söylediğim gibi Neden aynısını siz evde yapmayasınız? Örneğin, Disney’in animasyonları ya da Amir Khan filmleri bunun için biçilmiş kaftan. Ama ben biraz daha eskilere gitmek istedim; gençliğimizden tadı damağımızda kalan filmlere.
Elbette, film eleştirmeni değilim; sadece artık birer klasik haline gelmiş ve seyretmeyen için büyük kayıp denecek filmleri birlikte hatırlayalım istedim. Yani bir nevi ailece seyredilebilecek film önerileri.  Belki, “çocuğunuzla birlikte seyredilecek filmler” listenize girer ve sırasıyla seyredersiniz. Hatta eğer sizin aklınıza gelenler varsa listeyi birlikte genişletebiliriz. Bol keyifler, iyi seyirler.

Duygusal Filmler

  • Ölü Ozanlar Derneği: Robin Williams’ın başrolünde olduğu 1989 yapımı bu filmde, disiplinli bir yatılı okula atanan İngilizce öğretmeninin çocukların ufkunu nasıl açtığı anlatılır. Film bize evcut bir düzeni, kemikleşmiş alışkanlıkları değiştirmenin zorlu ama bir o kadar da ilham verici olduğunu gösterir. Çocuklara hayallerinin peşinden gitmenin, baskılara boyun eğmeden kendileri olmanın değerini anlatırken, biz yetişkinlere de çocuklarımızı seçimleri konusunda özgür bırakmamız gerektiğini hatırlatıyor.
  • Hayat Güzeldir: 1997 yapımı bu İtalyan filminde, bir kadın ve adamın II. Dünya Savaşı sırasında başlayan ve Yahudi kamplarına uzanan hikayeleri, çocuklarını korumak için verdikleri mücadeleyi, her koşulda iyimser kalınabileceğini gösteren çarpıcı bir film
  • Milyoner: Çok eski bir film olmasa da 2008 yapımı Oscar’lı bu film farklı kurgusuyla gerçekten etkileyici. Konusu Hindistan Mumbai’de geçen film fakir bir gencin, Kim Milyoner Olmak İster yarışmasına katılması ve her soruyla birlikte hayatının bir dönemine uzanan hikayesini anlatır.
  • Kadın Kokusu: Özel bir okulda okuyan Charlie, paraya ihtiyacı olduğundan tatilde kör ve aksi bir emekli albaya, bakıcılık yapmaya razı olur. İki birbirine zıt karakter New York’ta geçirecekleri hafta sonunda birbirlerine yoldaş olurlar Tango sahnesini nasıl unutabiliriz?
  • Forest Gump: Düşük IQ’lu Forrest Gump Jenny ile tanışır ve aşık olur. Gump aralarında Elvis Presley, Kennedy, Nixon’ın da olduğu tarihsel kişilerle kazara tanışır ve 50’lerden 70’lerin sonuna kadar birçok olaya etkisi olur.
  • Makas Eller: 1990 yapımı filmde Edward Makaseller’i Johnny Depp oynuyor. Bir nevi Frankestein hikayesi olan filmde, Mucidinin ani ölümü yüzünden Edward’ın elleri yarım kalır, yerine makasa benzeyen uzun, keskin metal parçaları vardır. Aykırı bir bireyin topluma kendini kabul ettirme çabaları, gençlere aykırı olana empati duymayı öğretecektir.

Bilim Kurgu

  • T.  Dünyaya gelen meraklı uzaylılardan biri ile 10 yaşındaki bir kız çocuğunun sıra dışı arkadaşlığını konu edinen 1982 tarihli bir film. Dostluğu, gerçek sevgiyi anlatan sıcacık bu filmin efektleri dijital kuşağa ne derece ilkel gelecek bakalım
  • Geleceğe Dönüş serisi: Zamanda yolculuk temalı filmlerin atası sayılan bu üçlemenin ilki 1985 yılından.  Filmde çılgın Doktor Emmett Brown ile Marty McFly’ın araba şeklindeki zaman makinasıyla geçmiş ile gelecek arasında yolculuklarını, geçmişte yaptıkları değişikliklerin bugünü nasıl etkilediği eğlenceli bir şekilde anlatılıyor.
  • Matrix serisi: minori İlki 1999 yılında yayınlanan serinin daha sonra Matrx Reloaded ve Matrix Revolutions diye 2 devam filmi daha oldu “Ya yaşadığımız dünya gerçek değil de bir yazılımsa” sorusundan yola çıkan ve insanlığı kölelikten kurtaracak bir grubun savaşını anlatan bir klasik. Çocuklarınız meşhur “mavi hap mı, kırmızı hap mı” sorusunu bilmeden büyüsün ister misiniz?
  • Azınlık Raporu:  2002 yapımı bu filmde, teknolojinin son geldiği noktada, kahinlerin de katkısıyla suçlar daha işlenmeden önce tespit edilip, suçlular yakalanmaktadır.  Bu özel birimin başındaki Dedektif John Anderton, birdenbire bu sistemin içinde kendisini suçlu olarak bulur. Avcı bir nevi av olur. “Özgür iradeye de atıfta bulunan bu aksiyon dolu filmi, yeni kuşağın heyecan içinde seyredeceklerine şüphe yok.
  • Beşinci Element: 97 yılı yapımı film 23. yüzyılda dünyadaki kötülüğü yok etmek amacıyla çözüm arayan Leeloo ile taksi şoförü Korben Dallas’ın ateş, su, toprak, hava dışındaki beşinci elementi arayışlarını konu edinir. Meşhur Diva’nın opera sahnesi filmin unutulmazları arasındadır.

Müzikal & Dans

  • Grease: 1978 yapımı film, 1950’lerde bir grup liseli Amerikalı gencin gündelik hayatlarını, müzikli ve neşeli bir şekilde anlatır. Birçok tanıdık şarkı ve renkli danslar eşliğinde Danny ve Sandy’nin aşk hikayeleri var.
  • OZ Büyücüsü: Sinema tarihin en önemli fantastik yapıtlarından 1939 yapımı bir film. Amcası ve Halası ile birlikte renksiz bir yerde yaşayan Dorothy ile uçan evlerin, cadıların olduğu bir dünyaya gitmek, yeni arkadaşlar edinmenin güzelliklerini, hayal kurmanın tadını, cesur olmayı ve evlerinin kıymetini öğreten eğlenceli bir film.
  • Neşeli Günler : 1965 yapımı filmde, manastırda yaşayan ama hayat dolu olduğu için oraya uyum sağlayamayan Maria, sorumluluk kazanmak üzere, karısını yeni kaybetmiş, 7 çocuklu Kaptan Von Trapp’ın yanında bakıcı olarak gönderilir. Çocukların haylazlığı yüzünden daha önceki birçok bakıcı işi bırakmış olsa da, Maria iyimserliği ve sevecenliğile buzları eritip, hepsinin gönlünde taht kurmayı başarıyor.
  • İlk Aşk, İlk Dans: 80’li yılların önemli filmlerinden biri sayılan ve orijinal adı, Dirty Dancing olan film müzikleriyle bir döneme damgasını vurmuştu. Baby lakaplı genç kız, bir yaz kampında dans öğretmenliği yapan Johnny Castle’e aşık olur ve onun hem sevgilisi hem de dans partneri olur. Ancak Baby’nin babası bu aşkı engellemek için elinden geleni yapacaktır.

Aksiyon

  • Karate Kid serisiİlki 1984 yılında yapılan seride zorbalık gören bir genç ile ona karate öğretmeyi kabul eden bir ustanın bilgelik dolu hikayesi anlatılıyor.
  • Geçmişi Olmayan Adam: 2002 yapımı film Bourne serisinin ilk filmi, belki devam filmlerini anlamak için bu ilk filmi seyretmek isteyebilirler. Bir balıkçı teknesi, ölmek üzere bir adamı bularak kurtarır. Genç adam kim olduğunu ve o hale nasıl düştüğünü hatırlamamaktadır. Kimliğini araştırırken, yakın dövüş, yabancı diller gibi bazı özel yetenekleri olduğunu fark eder. Marie isimli kadının da yardımıyla peşindeki suikastçilerden kaçarak kimliğini bulmaya çalışır.

Öğrenci Koçluğu’nun Gerçekten Faydası Var Mı?

0

Öğrenci Koçluğunun gerçekten faydası var mı? Öğrenci koçluğu gençlerin hayatında sayısız fayda yaratır; örneğin öğrencinin zorlandığı konulara farklı açılardan yeni bir gözle bakmasını sağlar.

Özellikler ergenlik döneminde karar verme becerilerini geliştirir, arkadaşlık ilişkilerinde kolaylık sağlar, kendini tanımaya ve anlamaya başladığı için kendine güveni insanları daha iyi anlamaya başladığı için başkalarına karşı güveni artar. Koçluğun etkileri sadece bu alanlarla sınırlı kalmaz; koçluk almaya başlayan ve bunu devam ettiren öğrencilerin akademik performansı, yaratıcılığı ve verimliliği artarken, daha dengeli ve rahat bir öğrencilik hayatı ve gelecek ile ilgili umutların arttığı ve kendi hayatlarının sorumluluğunu almada belirgin bir gelişme gözlenmiştir.

Performans ve Ders Başarısı

Öğrenci Koçluğu öğrencinin başarısını en üst düzeye çıkartır ve dolayısıyla potansiyelinin kilidini açar. Koçluk alan ve devam ettiren öğrencilerin;
  • Akademik Performanslarında
  • Yeni Yaşam Becerilerinde
  • Zaman Yönetimlerinde
  • Odaklanma Becerisinde
  • Organize Olma Becerilerinde
  • Öğrenme Motivasyonunda
  • Arkadaşlık İlişkilerinde
  • Aile İletişiminde
  • Kendilerine Güvende
  • Kişisel Farkındalıklarında
  • Karar Verme Becerilerinde
  • Önceliklendirme Becerilerinde
  • Stresi Yönetmen Becerilerinde

artış olduğu gözlemlenmiştir.

Yukarıda faydaları birde öğrencilerin ağzından da duymak isterseniz işte bir kaç örnek

18 yaş

Artık benim içinde yeni bir ben doğuyor. Yaşama bakış açısı biraz daha değişmiş olan biri. Şimdi hissettiklerimi bile bu kadar rahat ve takılmadan yazıyorsam bir kaç değişiklik meydana gelmiş demektir. Artık kendine güvenmeye başlayan, yaptıklarını küçümsemeyen bir ben. Şu an aklıma Adidas’ın reklam sözü geliyor “impossible is nothing…”Artık buna daha fazla inanıyorum. İmkansız gibi görünen şeylerin çözümleri aslında kendi içlerinde. Sadece görebilmek gerekiyor. Ortaya çıkarmak. Aynı kendi içimdeki farklı ben’i çıkarmak gibi. Evet artık kendini daha iyi bilen bir ben var. Değişen bir şeyler var bunu hissediyorum

17 yaş

Bir sene önce 11. sınıf iken, kendisi de bir koç olan annem, üniversite sınavlarına düzenli çalışmaya başlamam diye canla başla savaştı. Bu konuda kendisiyle bir hayli çekişmelerimiz oldu. Annem “biri sana yol göstermeli!” derken ben”kimse bana ahkam kesemez, kendi yolumu kendim çizerimm!!!” diye diretiyordum. Sonunda o da ben de pes ettik, ve öğrenci koçluğu alabileceğime dair ortak karar verdik. İlk başta biraz mırın kırın etsem, neden sürekli soruyla gidiyor bu iş diye naz yapsam da sonra işin mantığını anlayıp öğrenci koçluğu almaya devam ettim koca bir sene. Kafamda ne kadar sorun varsa hepsini paylaştım. Dehşet dolu bir sene geçirdiğim için aldığım öğrenci koçluğunun değerini daha da iyi anladım.

17 yaş

İnsanlar bazen sıkılır bazen bunalır bazen kızarır bazen güler bazen konuşur bazen ağlar bazen sever bazen küser bazen gider. İnsanın hayatı bazenler üzerine kuruludur. benim öğrenci koçluğuyla tanışmamdan önceki bazenim ise tereddüttü. Zor bir dönemdeyim. Kabullenmek istemesem de işin içinden çıkamamaya başlamıştım. Elimde güç varken bunu yapamamak beni daha çok yıpratıyordu. Bu halimi izleyen annem meğer içten içe bana benden çok üzülüyormuş, benim için araştırmış en uygun olanını bulmuş . Bana randevu yeri saati ve isimle geldi. böyle bir dönemde haliyle karşı çıktım kendi kendime yetebileceğimi söyledim. Ama kendimi randevuda buldum. Öğrenci Koçumla tanıştım aslında bana ne kadar da uygun olduğunu gördüm. Hiç kimseye ikinci günden bütün hayallerimi anlatmazken ona anlattım çünkü o benim koçum o benim sırtımdaki kalkanım. onun , Öğrenci koçluğunun amacı sırttaki o kalkanı zamanla içime işletmek. Hayatımda koçum olarak olmasa da hep Elgiz hocam olacak ama sırtımda ki kalkan olarak olmayacak. o ,bana inanışındaki gücünü benim benliğim haline getirdikten sonra gidecek .beni hayallerime dokundurup onların içine bıraktıktan sonra gidecek çünkü öğrenci koçluğununun mantığı bu yapabileceğime inanıp bunu bana göstermek .

17 yaş

Hayatımda öylesine değişiklikler gerçekleşti ki; önceleri ben bile hayatımı başkası yaşıyor sandım. Öğrenci Koçluğundan önce 24 saati doğru kullanamayan dağınık ve otoriteye karşı biriydim. Bu yıl ÖSS ye gireceğim ve iyi ki öğrenci koçluğuyla tanışmışım. Ancak söylemek zorundayım ki başka hiçbir koçun bende bu denli etkili olabileceğini düşünmüyorum. Arkadaşlarımda da tam olarak koçluk sayılmasa da bu tür yardım alanlar vardı. Ancak onlar anlatırken tamamen saçma gelirdi bana bu tür şeyler. Şimdi anlıyorum ki tamamen yanılmışım. Artık zamanımı planlayabiliyorum ve dinlenip gezmeye bile zaman kalıyor. Hayatında rayına oturdu. Sınav stresini üzerimden attım ve çalışma saatlerimi verimli geçirmeye başladım. En önemlisi kazanmayacağım korkumu rafa kaldırdım ve bu yüzden hayat sevincim yerine geldi.

16 yaş

Öğrenci Koçluğuyla tanışana kadar kendimi bir türlü sınavın ciddiyetine inandıramamıştım. Derslerden kopuk hissediyordum. Ders çalışmak istemiyordum. Hiç bir zaman hırslı biri değildim. Öğrenci Koçumla tanıştıktan sonra neredeyse bütün düşündüklerim değişti. Bana ne yaptığını bilmiyorum ama koçumla her görüşmeden sonra ders çalışıyor ve daha da hırslanıyorum. Koyun sürüsünün içinden çıkmış gibi hissediyorum kendimi.

16 yaş

Bir türlü kimyadan iyi not alamıyordum. Yıl sonu sınavlarına az kalmıştı ve ben bütünlemeye kalmadan geçmek istiyordum. Ne yaparsam yapayım sanki kimyadan kalacak gibi hissediyordum. Öğrenci Koçumla tanışında yaptığımız çalışmalar sonunda kimya en kolay dermiş gibi gelmeye başladı. Yıl sonu kimya sınavından 75 aldım ve karneme zayıf gelmedi. Başarmayacağımı düşünüyordum ama öğrenci koçumla başardım. Sonsuz teşekkürler sevgili koçum.

13 yaş

“Öğrenci Koçumla çalışmaya başladıktan sonra kendime güvenim arttı. Sınavdan korkuyordum ve ailem çalışmam konusunda baskı yapıyordu. Bende bundan çok bunalmıştım. Çok dikkatsiz ve dalgındım, bunu çevremdekiler de söylüyordu. Sonra koçumla tanıştım ve yaptığımız çalışmalar sonucunda aslında unutkan ve dikkatsiz olmadığımı anladım. OKS de hedefim 380 puandı. O ana kadar en fazla 290 puan almıştım. Sınava girdim ve 382 puan aldım. Sadece OKS için değil gelecek için de çalışmış oldum.

Dijitalleşen Dünyada Yeni Öğretmenler: ÖĞRETMEN 4.0

0
[vc_custom_heading text=”DİJİTALLEŞEN DÜNYADA YENİ SÜRÜM ÖĞRETMENLER: ÖĞRETMEN 4.0″ use_theme_fonts=”yes”]

Dijitalleşen Dünyada Teknoloji ile yatıp, teknoloji ile kalkar olduk. Özel hayatımız, iş hayatımız, sosyal hayatımız… Her an dijital ortamdayız. Her cihaz birbiriyle bağlantılı. Kişisel bilgilerimiz, fotoğraflarımız, anılarımız artık dolaplar içinde değil, sanal bir ortamda saklanabiliyor. Hal böyleyken, her alanda dijitalleşme kaçınılmaz. Bu büyük dönüşüme Endüstri 4.0 devrimi adı verildi. Dördüncü endüstri devrimi konuşulurken, her şey gibi eğitim de bu değişimden payını aldı;  hatta bazı konularda yön vermeye başladı demiştik.

Evet, artık anaokulundan üniversiteye kadar Endüstri 4.0’ın eğitim üzerine etkilerine görüyoruz, yaşıyoruz. Endüstri 4.0 ile birlikte hayatımıza Şehirler 4.0, Lisan 4.0, Eğitim 4.0 gibi kavramlar da girdi. Z kuşağı diye adlandırdığımız teknoloji ile sıkı fıkı olan yeni nesil, okullarda artık tabletler üzerinden eğitim alıyor, online sınavlara giriyor, uygulamalar üzerinden öğreniyor, akıllı ve interaktif beyaz tahtalarda ders görüyorlar. Yani artık teknolojik yeni eğitim metotları hızla eskilerin yerini alıyor. Bu durumda öğretmenlerin de artık öğretmen 4.0 olarak görev yapmalarını gerekiyor.

Dijitalleşen Dünya

Öğretmen 4.0, Eğitim 4.0 ile uyumlu öğretmen sürümü aslında; dijital teknolojiden yararlanan, büyük veri ya da daha yaygın kullanımıyla big data’yı öğrencilerine kişiselleştirilmiş eğitim için kullanabilen, her an her yerden ulaşılabilen yepyeni bir öğretmen modeli. En önemlisi de Z kuşağını iyi tanıyan, ona öğretmeyi değil rehberlik etmeyi amaçlayan bir öğretmen olabilmesi gerekiyor. Yani önümüzdeki dönemde koçluk becerileri daha da önem kazanacak. 

Çocuğunuzun öğretmeniyle WhatsApp üzerinden, okula özel uygulamalardan ya da e-posta üzerinden haberleşmek neredeyse standart haline geldi bile. Yakın gelecekte, öğretmenler sınıf içinde olmak yerine bir ekranın içinde sanal öğrenci gruplarına ders anlatırken kendilerini bulabilirler. Tabi öğretmen 4.0 olmak sadece bununla sınırlı olmayacak. Birbirine bağlı cihazlar üzerinden öğretmenler öğrencilerinin çalışmaları hakkında geri bildirim de alabilecekler: Aktifler mi? Odaklanabiliyorlar mı? Anlatılan konuyla ilgili en çok ilgilendikleri noktalar neler oldu?

Hatta öğretmenler kendi ders anlatımlarıyla ilgili de geri bildirim alma şansını yakalayacaklar. Mesela öğretmen 4.0 dersi anlatırken ekranda beliren bir mesajla sesini yükseltmesi gerektiğini biliyor olacak. Böylece arka sıradakilere kadar ulaşıp ulaşmadığını anında öğrenebilecek. Ya da öğretmene göz kontağı kurması hatırlatılabilecek. Öğretmenin bu kadar da işine karışılmasının ne kadar doğru olduğu tartışılsa da bunun öğrenciler ve ders takibi açısından getireceklerini bir düşünsenize…Ancak burada akıllara bir soru geliyor. Araştırmalar, öğretmen ve öğrenci arasında oluşan o özel bağın öğrenme üzerindeki olumlu etkilerini vurgularken, tüm bu dijitalleşme duyguyu yok mu edecek, o özel bağın oluşmasını engelleyecek mi? Aslında yeni sürüm öğretmenleri bekleyen en büyük zorluk belki de bu; teknoloji ile duyguyu dengeleyebilmek. Teknolojiyi etkin şekilde kullanırken, insan olduğumuzu duygular ile öğrendiğimizi ve kalıcılığın duygulara bağlı  olduğunu  unutmamak!

Kaynaklar:

  1. https://library.iated.org/view/ABDELRAZEQ2016TEA
  2. https://www.youtube.com/watch?v=yeVYa3gDeVI
  3. https://www.youtube.com/watch?v=yeVYa3gDeVI

Dikkat Türleri ve Seviyesi

0
[vc_custom_heading text=”DİKKATİM BİÇİM BİÇİM…” use_theme_fonts=”yes”]

Neden önemli bir açıklama yapılacağı zaman “Dikkat dikkat!” denir, hiç düşündünüz mü? Bu sorunun cevabı dikkatin anlamında saklı: “dikkat”i herhangi bir uyarıcının farkında olmak olarak tanımlayabiliriz.  Daha geniş tanımıyla , bir şeyi öğrenmek, anlamak veya kavramak amacıyla gösterilen zihinsel çabadır. Önemli açıklama yapacak kişi, “dikkat dikkat” diyerek sizi az sonra söyleyeceği şeyi anlamak için çaba göstermeye davet eder. Çünkü bu çabayı göstermezseniz söylenen şey bir kulağınızdan girip, diğerinden çıkar.
Yeni bir bilgiyi almak, eskilerle birleştirmek, depolamak ve uygulamaya almak süreçlerini içeren öğrenmenin, dikkat olmadan gerçekleşmeyeceğinden bahsetmiştim.

Dikkatini uygun uyarana yönlendiremeyen, bu konuda belli bir süre dikkatini koruyamayan ve bunun için bir motivasyonu olmayan kişi bir bilgiyi nasıl alır, eskilerle birleştirir ve depolar? Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) olarak bilinen durumdaki en büyük sorun da bu kişilerin dikkatini uzun süre koruyamamasından kaynaklanmaktadır.

çok karmaşık ve birçok bileşeni olan bir fonksiyon.

Dikkat Türleri

Kavramı,  Sohlberg ve Mateer’in (1987, 1989) deneysel nöropsikolojinin klinik vakalarına dayalı olarak beş farklı model ile açıklanıyor:

  • Odaklanmış : Dikkatimizi sadece bir uyarıcıya odaklama, yoğunlaştırma kabiliyeti. Susamışken suya odaklanmak ya da herhangi bir gürültü duyduğumuzda gürültüye odaklanmak bu çeşit dikkat örnekleri
  • Sürdürülen : Bir uyarıcı ya da eylemle uzun süre ilgilenebilme kabiliyeti. Ertesi günkü sınava, saatlerce başını bile kaldırmadan aynı kavrama yeteneği ile çalışmayı sürdürebilmek sürdürülen dikkat örneğidir. Yüksek bir motivasyon gerektiren bir dikkat türüdür.
  • Seçici : Dikkati dağıtan başka bir uyarıcı olmasına rağmen, dikkatini belli bir uyarıcı ya da eyleme yönlendirebilme kabiliyeti. Bu dikkati gösterebilmek hem gürültü gibi dış, hem de düşünceler gibi iç etkenlerden soyutlanmayı gerektirir. Birçok kişi konuşurken, aralarından sadece bir kişiyi dinleyebilmek ya da gürültülü bir odada ders çalışabilmek bu çeşit bir dikkati gerektirir.
  • Değişen : Dikkat odağını iki ya da daha fazla uyaran arasında değiştirebilme kabiliyeti. Yemek pişirirken birden çocuğunuzun ödevine yardım etmeye başlamanız, bir kullanım kılavuzunu okuyup, orada yazanlara göre montaja geçmek değişen dikkat örneğidir.
  • Bölünmüş : Aynı anda farklı uyaran ya da eylemlerle ilgilenebilme kabiliyeti. Bu çeşit dikkati kas hafızasıyla ya da alışkanlıklarla otomatik yaptığımız eylemler sayesinde gösterebiliriz. Araba kullanırken radyo dinlemek, bir toplantıda konuşulanları dinlerken aynı anda epostalarını kontrol etmek ya da ders dinlerken bir sonraki cümleyi dinleyip bir önceki cümleyi yazmak bölünmüş dikkat örneğidir.

 Psikoloji ve nöroloji çalışmalarıyla bilinen bilim insanları Posner ve Peterson’ın 1990 yılında yazdıkları, 2010 yılında güncelledikleri, insan beyninin dikkat mekanizmasını açıkladıkları makalelerinde beynin:

  • Uyarılma
  • Fark edilen şeye odaklanma
  • Bu şeye karşı başka bir aksiyon alıp almamaya karar verme fonksiyonları için 3 farklı dikkat sistemi olduğu belirtiliyor.

    3 Farklı Dikkat Sistemi :

  • Retiküler Aktivasyon Sistemi (RAS) ya da Uyarı Sistemi: Bu sistem beynin etrafı tarayarak kayda değer bir şey olup olmadığını değerlendirir. Asıl olarak uyarılmadan ve sürdürülen dikkatten sorumlu sistemdir ve gündüz gece çalıştığından daha iyi çalışır. Bu sebeple de uzmanlar mecbur kalmadıkça gece araba kullanmanın iyi bir fikir olmadığını söylüyorlar.
  • Oryantasyon Ağı: Bu sistem, ilgi çeken ya da radarınıza giren herhangi bir şeye karşı bilinçli olarak dikkat göstermeyi sağlar. Odaklanmış dikkat ve seçici dikkatten sorumludur.
  • Yürütücü Sistem: Dikkat gösterdiğiniz bir şeye olan dikkatinizi kesip kesmemeye ya da dikkati sürdürmeye karar veren sistemdir. Bu ağ seçici dikkat, sürdürülen dikkat ve bölünmüş dikkatten sorumludur.

Posner ve Peterson, yirmi yıl sonra yazdıkları ikinci makalede Yürütücü Sistemi ikiye ayırıyorlar.

Tüm bu bilgiler bir öğretmen veya eğitim koçu için ne anlama geliyor?
Gencin radarına girdiniz, farkınıza vardı, tam da onun anlayacağı şekilde bir şeyler söylediniz beyninden içeri sızmayı başardınız! Peki, ilgisini devam ettirmeyi nasıl başaracaksınız? Çünkü gencin uyarı sistemi durmuyor ki, etrafta olup biteni taramaya devam ediyor.

Sizden daha çok ilgisini çeken bir şey fark ettiğinde de ona yöneliverecek. Yani aslında bizler gibi gençlerle çalışan öğretmen, eğitmen ya da rehberler için esas zorluk, ilgilerini yakalamak değil, ilgilerini sürdürmek. Söylediklerinizi öğrenmeye değer bulmalı, ilgisini koruması için sürekli aktif olmalı, ilgi çekici detaylarla süslemelisiniz.  Onun kendisinin sürdürülebilir dikkat için yapabilecekleri için dikkati uzun süre sürdürmek ile ilgili yazımı tavsiye ederim.

En Çok Okunan Makaleler

Koçluk İle İlgili Makaleler

Öğrenci Koçları Ne Yapar?

0
Öğrenci koçları ne yapar ? "Öğrenci koçları ne yapar?" sorusu en çok karşılaştığımız sorulardan biri.  Ayrıca koçluk mesleğinin daha da fazla anlatılmaya ihtiyacı olduğunun göstergelerinden...

Koçluk Sözleşmesi